Ölüm ilanı: Annelik / Ellen Peck (Çev. M. Uğur Karaoğlan)

0
718

Bir sembol, bir yaşam rolü, kutsal bir kurum olarak 1970’lerin başında öldü. Ölüm nedenleri: aşırı nüfus endişesi ve birçok kişinin gençleri yetiştiren kişiler olarak değil de özgür bireyler olarak yaşama isteği.

Annelik işlevini kaybediyor.

Kutsallıktan yoksun kalmanın küçük işaretleri ortaya çıkmaya başlıyor. Kaliforniya’daki Mills College’da genç birincilik öğrencisi şunları söylüyor: “İnsanlık için yapabileceğim en iyi şey asla çocuk sahibi olmamaktır.” La Guardia Havalimanı’ndaki kadınlar tuvaletinde, üç bebekle hokkabazlık yapan bir kadın, nüfus patlamasıyla ilgili bir konferansa katılıyor. Washington DC’de bir kadın doğum uzmanı adet görmeyen her hastaya rutin olarak şu soruyu sorar: “Bu hamileliği sonlandırmak istiyor musunuz?” ve Ortabatılı bir epidemiyolog, bugün hamileliğin bir sağlık durumunu değil, patolojiyi temsil ettiğine inanıyor.

Ben de bu hareketin bir parçası olduğumu düşünüyorum. Eşim ve ben çocuk istemiyoruz. Çünkü kibar sloganlardan, Planlı Ebeveynlik ve Sıfır Nüfus Artışı’nın desteklediği yarı yolda kalmış, geç önlemlerden bıktık. Eğer “Planlı Ebeveynlik bir Sevgi Eylemiyse”, ebeveynlik yapmamak daha da doğrudur, çünkü olası doğacak çocukları belirsiz bir gelecekten korur.

“İkide Dur” nüfus artışını durduracak bir mesaj mı? Çok yakında değil (ebeveynlerin doğumdan hemen sonra öldüğü varsayılmadığı sürece). Aksi halde 18-35 yaş grubunda nüfus iki katına çıkıyor; Çocuklar büyüdükçe okullara, arabalara ve barınmalara ihtiyaç duyuldukça buldozerler hareket ediyor. Ve buldozerlerin zulmüne uğramaktan bıktık.

Bir zamanlar çocuk sahibi olmak için iyi ve geçerli nedenler vardı. Bir kere çocuk sahibi olmak kaçınılmazdı. Çünkü yapacak başka bir şey yoktu. Bir zamanlar insanın hayatta kalması, insanın doğurganlığına bağlıydı. Bir zamanlar yetişkinliğe erişim, kişinin hayattaki değerlerini ve zevklerini kendi çocuklarıyla paylaşma arzusuyla işaretleniyordu.

Ancak bunlar artık doğru değil. Günümüzde doğum kontrolü ve kısırlaştırma seçilebilmektedir; çünkü artık kadınlar için evin dışında da bir dünya vardır; hayatta kalmamız artık ekosistemi sayılarımızla boğmayı bırakma yeteneğimize bağlı olarak oluşmakta ve günümüzde ebeveynlik bize yetişkinliğin zıttı gibi yorumlanmaktadır.

Pek çok evlilik, ebeveynliğin getirdiği zorluklara dayanamaz. Çocukların doğumu çoğu zaman romantizmin çözülmesi, özgürlüğün kaybedilmesi ve ideallerin ekonomiye terk edilmesi anlamına geliyor.

İdealleri, bir çocuğu on sekiz yaşına kadar büyütmenin maliyeti olan (minimum) 23.800 ABD Doları ile karşılaştırmayı deneyin. Özel okulların yüksek maliyeti düşünüldüğünde radikalin liberal (ve liberalin muhafazakâr) haline gelişini izleyin.

Yazar RH Gardner bir keresinde dokunaklı bir soru sormuştu. “Kaç genç adamın hayalleri, çocuklar için ayrı yatak odaları ve kendi seçtikleri üniversitede eğitim alma ihtiyacı uğruna feda edildi? Kaç tane? Saymak isteyen var mı?” diye merakla sormuştu.

Çocuk sahibi olarak bir kadının idealleri ve toplumun geniş dünyasına katılımı da zarar görebilir. Her yıl 100 araç park edildiğinden şehrin içindeki sorunlarla ilgilenecek daha az zamanı oluyor. Kadın, dışarıda daha geniş bir dünya olduğunu biliyor ama alfabeyi öğretmesi, oyun grubunu yönetmesi gerekiyor. Pek çok kadınımızın yetenekleri ve enerjileri büyük ölçüde anneliğin kısıtlamaları ve rutinleri yüzünden kayboluyor.

Her ne kadar doğum oranımız düşüyor olsa da her altı saniyede bir yeni bir Amerikalının doğmasıyla gerçek sayımız amansız bir şekilde artıyor. Elbette tüm bunları değiştirmenin zamanı geldi. Artık orada sınır koymak mümkün değil. Ekonomimizin artık daha fazla değil, daha az insana ihtiyacı var. Çünkü ölümsüzlük genetik kopyalarda değil, yaşamın kendisindedir; bu yüzden ebeveynlik gücün ya da yaşamın ön koşulu değildir.

Hepimizin ebeveyn olması gerektiğini düşünmek elbette yanlıştır. Gerçekten de görevin karmaşıklığı ve doğum oranımızı daha da düşürmeye yönelik acil ihtiyaç göz önüne alındığında, ebeveynliği uzmanlaşmış bir meslek ve çocuksuzluğu kültürel normumuz olarak görmek çok daha akıllıca olacaktır.

Hangi çiftlerin gerçekten ebeveynlik için yeterli olduğuna kim karar verecek? (Komitelerin olmayacağını umalım.) Özgür bir toplumda bu tercihin bireylere (ebeveynlere) ait olması gerekir.

Dünyada ekonomik ve çevresel kaynaklarımızın korkutucu derecede tükendiği iyice belgelenmiştir. Eğer hayatta kalmak istiyorsak, bir “ebeveyn” olmamayı toplumun genelinin bunu kabul etmesi, saygı duyması ve -evet- diyerek bunu teşvik etmesi bir seçenek haline gelmelidir.

Çünkü artık Anneler Günü bitti.


1972 yılında Ellen Peck tarafından yazılan The Times’da yer alan köşe yazısı

* Bu yazı 1972 yılında Ellen Peck tarafından The Times’de bir köşe yazısı olarak yer almıştır. Daha sonra 1996 yılında gazetenin arşivinden çıkartılarak çevrimiçi makale yazısı olarak yeniden yayınlanmıştır. Yazının temel düşüncesinde nüfus patlamasına bağlı olarak Amerikan toplumu özelinde ebeveynlerin “gönüllü çocuksuzluk” arzuları yer almaktadır.

Yazının orijinal bağlantısı:

https://www.nytimes.com/1972/05/13/archives/obituary-motherhood.html