Chicago Okulu ve Eleştirel Kent Paradigmaları Üzerine Bir İnceleme | M. Enes Karafak

0
3289

Chicago Okulu Teorisyenlerinin Kent Tasavvuru

Şehir, en genel anlamda “nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanı, kent, site”(Tdk, 2020) olarak tanımlanır. Özellikle sanayi devrimi sonrası büyüyüp genişleyen şehir, tanımdan da anlaşılacağı gibi farklı iş alanlarıyla uğraşan insanların yaşam alanı olarak bilinmektedir. Chicago Okulu’na kadar, Marx, Engels, Weber gibi isimler kent üzerine bazı fikirler geliştirmiş olsalar da çalışmalarının merkezine kenti almamışlardır. Ancak burada Engels’e bir parantez açılabilir. Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu (2019) adlı çalışmasında “Büyük Kentler” (66) başlığı altında daha önce yapılmamış bir şehir analizi sunmaktadır.

“Chicago Okulu’nun kurucu isimlerinden olan, Park kentte oluşan mekansal yapılarla sosyal yapılar arasında nasıl bir bağlantı olabileceğini düşünmüş ve Darwin’in türlerin gelişimi ile ilgili geliştirdiği yaklaşımı kentlerin gelişimine uyarlamaya çalışmıştır” (Wikipedia, 2020). Kentteki gelişim ve değişimde doğadaki gelişim ve değişimle aynı süreçte ilerlediği düşünülmüştür. “Nasıl doğal çevrede canlı türleri birbirleriyle rekabet ve uyum mekanizmaları çerçevesine konumlanıyorsa ve denge durumu sağlanıyorsa ve eğer dışarıdan bir türün istilası ile denge durumu bozuluyor ve rekabet etme, birbirinin yerlerini alma ile tekrar denge durumuna doğru gidilebiliyorsa, kent ekolojisine göre aynı tablo kentlerde de mahalle-bölge bazında farklı kentsel gruplar arasında yaşanmaktadır” (Çobangil: 2018: 667). Ekolojik kuramcılar Darwinizm’den rekabet ve hâkimiyet kavramlarını ödünç almıştır. “Rekabet, insanlar arasında yarışmacı bir işbirliğine yol açarak işlevsel ve mekânsal farklılaşmaları ortaya çıkarırken hakimiyet, kentlerin stratejik ve önemli merkezlerinin ticaret ve sanayi gibi kuruluşlarca hakimiyet altına alınması durumunu açıklamak için kullanılmıştır” (aktaran: Turut: 2018: 7). Chicago Okulu düşünürleri de kenti incelerken Darwin’in fikirlerinden etkilenerek kenti anlamaya ve açıklamaya çalışmışlardır.

Park’a göre kent, yalnızca fiziksel bir mekanizma ve yapay bir inşa değildir. “Kent doğanın özellikle de insan doğasının bir ürünüdür” (Koyuncu, 2011:36-37). “Kentin kontrol edilemez bir süreçte büyümesi, toplumsal niteliklerini de dönüştürmüştür” (Kaya, 2011:307). İnsanların yaşadığı alanı değiştirip dönüştürmeleri, yazarlara çalışma alanı ve aynı zamanda laboratuvar ortamı sunmuştur. Gülhan (2019:89)’ın da belirtiği gibi sosyoloji, diğer pozitif bilimler gibi bir laboratuvara ihtiyaç duyar ve bu laboratuvar da sosyal gerçekliğin ta kendisidir. “Chicago Okulu’na neredeyse ilham kaynağı olan Chicago şehri, o zaman için kentleşme tarihi bakımından eşine az rastlanır içerikte ve süratte büyümüştür” (Serter, 2013:68). Güneyden gelen Siyahlar, Polonyalılar, vd. ırk ve din mensubu göçmenler Chicago’yu çalışma alanı haline getirdiler. Bunu anlamak için buraya olan yoğun göçün ve göçmenlerin kültürlerini, gündelik hayat alışkanlıklarını taşıdığını unutmamak, Chicago kentinde yaşanan değişimi anlamamız açısından bize yardımcı olacaktır. Göç eden insanlarda kendilerine ait mahaller, gettolar oluşturmaktadırlar. “Kentin toplumsal ve siyasi örgütlenmesinde mahalle en küçük yerel birimdir” (Park & Burgess, 2015, s. 43). Bu mahalleler de şehrin tamamını oluşturmaktadır. Şehir de bu farklı yapılara sahip olan mahallerden oluştuğu için kenti bir araştırma alanı yaptığı tezini tekrardan doğrulamaktadır.

 “Park ve ekolojistler için kent, kendine ait bir hayatı olan bir organizma veya sosyal ormandır” (Güllüpınar, 2012:8). Deyim yerindeyse büyük balığın küçük balığı ezdiği, güçlünün zayıfın yerine geçtiği bir kent hayatı tasarlanmıştır. “Doğadaki gibi, kentsel rekabet bir kez başladı mı, insanlar da bitkiler gibi belirli bir mahalleye yerleşir, kök salar ve bir topluluk duygusu geliştirir; yeni bir istila ve yerini alma evresi başlar” (Turut: 2018:7). Chicago Okulu kenti ele alış biçimi, ekolojik yaklaşım üzerinden olduğu ve kent içerisinde sermayeyi göz ardı ettiği için eleştirilere maruz kalmıştır. 1960-70 sonrası eskisi kadar etkili olmamıştır. Ancak bu yazarların da Kent Sosyolojisi’ne katkısı göz ardı edilmemelidir. “Tönnies, Durkheim ve özellikle Simmel’den etkilenen Chicago Okulu’nun kent sosyolojisine herhalde en tartışmasız katkısının, kendi başına kenti, güncel araştırmanın laboratuvarı haline getirmek olduğunu söyleyebiliriz” (Özdemir, 2010:52-53). Çünkü o güne kadar yapılmamış bir şeyi yapıp şehri çalışmaya başlamışlar ve şehrin kendisini çalışma sahası haline getirmişlerdir. “Park’a göre şehir, zihnin bir durumu, gelenek ve göreneklerin oluşturduğu bir bütün, bunlar ile şekillendirilmiş ve yönlendirilmiş bir organizasyondur” (Türk, 2015:49). Göç eden insanların kendileri ile beraber getirdikleri alışkanlıkları ve kültürleri şehir hayatının heterojen bir ortam olmasını sağlamaktadır. “Şehir hayatının böyle heterojen olması Wirth’e göre büyüklük ve yoğunluk, farklı sınıfa mensup insanların farklı ve değişken mekan örüntüleri oluşturduğu anlamına gelmektedir” (Urry, 2000:24).

Şehir kitabının ve Chicago Okulu’nun katkısı göz ardı edilemez ama günümüzde şehri anlamak ve açıklamak için yeterli değildir. “Chicago yazarları şehirde yaratıcı olanı değil, insan ekolojisinin habitatını görür” (Gülhan, 2019:90). Bu da şehirdeki hayatı bir nevi Jurassic Park gibi gören ekolojik yaklaşımın eski popülerliğini yitirmesine neden olmuştur.

1960 Sonrası Gelişen Radikal Kent Kuramının Oluşumu

1960 sonrası meydana gelen gelişmeler (öğrenci hareketleri, savaş karşıtı eylemler vb.) sosyal bilim algılayışındaki değişimleri de etkilemiştir. Sosyal bilim içerisinde gelişen akademik sol anlayışı, kent kuramcılarının fikirlerine etki etmiştir. “Önemli sayıda sosyolog, Marksist sosyolojinin gelişiminde yararlı olabilecek anlayışlar kazanmak için birçok Marksist esere olduğu kadar Marx’ın orijinal eserinine yöneldi” (Ritzer, G. Stepnisky, J. 2014:220). Bu yönelişle beraber birçok alanda Marxist anlayışla bilim inşa edilmeye başlandı. Bundan Kent Sosyolojisi de nasibini aldı.  Marksist gelenekten gelen ve kenti kapitalizm süreci içerisinde algılayıp anlamayan çalışan önemli isimlerin başında; Lefevbre, Harvey ve Castells gelmektedir. Harvey’e göre kent sistemi, kapitalist endüstrinin bitmek bilmeyen yüksek kazanç arayışlarının bir ürünüdür (Bıçkı, 2006:116). Kapitalist sistem, kendisini var etmek ve daha fazla kar elde etmek için kenti biçimlendirmektedir. Örneğin Gaziantep şehrinde, Merveşehir adında bir yerleşim yeri kurulmuştur. Bu yerleşim yeri Merinos fabrikasında çalışan işçilerin yaşam alanı olarak kurulmuştur. Mekan, kapitalist sistemin sermayesini artırmak için kurulmuştur. “Her yeni sermaye, sahneye, yani piyasaya, meta piyasasına, emek piyasasına ya da para piyasasına ilk olarak hala para biçiminde, belirli süreçler aracılığıyla sermayeye dönüşecek para olarak çıkar” (Marx, 2010:151-152).  Kent çalışmalarında da kapitalist sistemde içerisinde kent sermaye alanı olarak değerlendirilir. “Sermayenin sürekli olarak büyüyen bir ölçekte birikimi, hızla ivme kazanan bir kentleşme süreci içinde gerçekleşmiştir” (Harvey. 2002:7). Yani kent sermaye birikiminin alanı oluşmaya başlamıştır. Sermaye birikiminin alanı olan kentte ise farklı sınıfsal uçurumlar ortaya çıkmaktadır. Harvey (2016: 95) sermaye alanı olan şehir yapılaşmasını eleştirip, sosyal adalet ilkesininin iskeletini “adil yollarla sağlanan, adil bir dağıtım” olarak çözüm sunmaktadır. Şehir adil bir ortam olup gelir eşitsizliğinin pençesinde var olan bir yapı olmamalıdır. Bunun eleştirisini ve incelemesini de Sosyal Adalet ve Şehir (2016) kitabında gerçekleştirmektedir.

Lefebvre, kenti diyalektik bir perspektifte inceler. Lefebvre’in sorunsalı, iktidar mekan ilişkisidir. “Lefebvre, (toplumsal) tarihin başlangıcını doğanın mutlak mekânına dayandırmaktadır” (Ghulyan. 2017:5). “Mutlak mekanın beşiği, kökeni tarımcı-pastoral bir mekan parçasıdır” (Lefebvre. 2019:245). Doğal mekan, el değmemiş, insan ile mekanın iç içe geçtiği ve insanın mekanı dönüştürme kapasitesinin kısıtlı olduğu alandır. Daha sonra bu mekan çıkar grupları için veya iktidarın isteği doğrultusunda değişip dönüştürülmektedir. İnşa edilen mekanda-şehirde insan ihtiyaçları göz ardı edilir.

“Toplumsal ihtiyaçların antropolojik dayanakları vardır; hem birbirine zıt hem birbirini tamamlayıcı olan bu ihtiyaçlar arasından şunları sayabiliriz: güvenlik ve serbestlik ihtiyacı, kesinlik ve macera ihtiyacı, çalışmanın ve oyunun örgütlenmesi ihtiyacı, öngörülebilirlik ve öngörülemezlik, birlik ve farklılık, inziva ve karşılaşma, mübadele ve yatırım, bağımsızlık (hatta yalnızlık) ve iletişim, aciliyet ve uzun vadeli perspektif ihtiyacı” (Lefebvre.2018:119).

İnsan içine doğduğu mekanda yaşama hakkı ve değiştirme hakkı vardır. Ancak sermaye sahipleri ve iktidar bunu kendi çıkarı doğrultusunda yapmaktadır. Lefebvre, iktidarın mekan üzerindeki hakimiyetini eleştirmektedir. Lefebvre (2019:143)’inde belirttiği gibi pek çok şehircilik vardır; hümanistlerinki ayrı, proje sahiplerininki ayrı, devletin ve teknokratlarınki ayrıdır. Her grubun farklı şehir algısı vardır ve farklı şehir hayali satarlar. Sonuçta, kentsel yapı içerisinde, iktidarın, mekan üzerinden, kent hayatına yaptığı müdahale, beşerlerin kent hakkını gasp etmektedir. En temel anlamıyla Lefebvre’nin kent üzerine yaptığı çalışmalar ve eleştiriler bu sorunsal üzerine olduğu düşünülebilir.

Manuel Castells’i anlamak için hocası Lefebvre değil O’nu etkileyen isim Althusser’e bakmak gereklidir. Althusser’in ideoloji kavramı Castells’in fikir dünyasında ve kent üzerine yazdığı yazılarda büyük önem atfetmiştir. Althusser (2014:44) devleti, işçi sınıfının, artı-değerin zorla elde edilmesi sürecinde (yani kapitalist sömürüye) boyun eğmesi için, egemen sınıfların (19. yüzyılda burjuvazinin ve büyük toprak sahipleri “sınıfı”nın) işçi sınıfı üzerindeki egemenliğini güvence altına almasını sağlayan bir baskı “makinesi” olarak tanımlamaktadır. Castells, Althusser’in devletin ideolojik aygıtlarının kent içerisinde nasıl konumlanıp sermayedarların çıkarlarını koruduğunu kendi penceresinden açıklamaya çalışmıştır. Zamanla fikirleri değişime uğrasa da O’nu The Urban Question (1977) da belirttiği fikirleri ile bilmekteyiz.  “Castells, kentsel sistemin bireylerin kendi emek güçlerini (devlet aracılı tüketimi: kanalizasyon, elektrik, ulaşım, vb. gibi) yeniden üreten bir sistem olduğunu ve bu nedenle kentsel bir analizin parçası olması gerektiğini savunmuştur” (Rıttersberger. 2013:13). Kentsel bir analizde devletin ve onun dayattığı ideolojinin yok sayılmayacağı kanısındadır. Castells kentsel hareketlerin incelenmesinin devlet, sınıf, sermayedarlar ve kent içerisindeki birçok yapının bir araya gelerek olacağını söylemektedir. “Şehir, ne kadar büyük olursa bireysel çeşitlilik yelpazesi o kadar geniş, toplumsal farklılaşma da o kadar fazla olur; bu, topluluk bağlarının gevşemesinde belirleyici olur, onların yerini resmi denetim mekanizmaları ve toplumsal rekabet alır” (Merrifield, 2019:247). Bu çeşitlenme ve farklılaşmanın ortaya çıkardığı kent yapısı içerisinde, Castells’in bahsettiği devlet mekanizmaları kendi biçimlerini üretir. Yeni üretilen biçim de kentin tüm sakinlerini değil, belirli bir grubun çıkarını korumaktadır. “Mekanın toplumsal ve işlevsel olarak ayrıştırılması yalnızca iktidar sahipleri elitleri oluşturan küçük bir azınlığın işine yaramakta; kirlenme ise büyük ölçüde bölünmez bir sorun oluşturmakta” (Castells. 2020:261) Bu kentsel müdahaleler kentin siyasallaşmasını yoğunlaştırmış ve çelişkileri artırmıştır. Kent içerisinde, ekonomik anlamda oluşan uçurum sadece belirli zümreye hitap etmekte ve sınıf bilincinin oluşmasına ket vurmaktadır. Peki bu durumu sosyal bilim nasıl inceler. “Kentsel siyaset, yani “kentsel” olarak tanımlanan süreçlerin sınıf mücadelesinin alanıyla, sonuçta da siyasal düzeyin müdahalesiyle (devlet aygıtı) –siyasal mücadelenin konusu ve temeli olan şey- özgül eklemlenmesine yönelik inceleme, ‘kentsel sorunun’ toplumbilimsel çözümlemesinin özünü oluşturur” (aktaran: Gottdiener, 2001:256). Bu bağlamda ele alınan kentsel sorunlarda, sosyal bilimin kent merkezi içerisindeki algılayış ve açıklayış biçimini ortaya çıkarır.

Sonuç Yerine

Chicago Okulu kenti değerlendirirken ampirik metotlarla inceler. Kenti algılayış biçimleri pozitivist yaklaşım çerçevesinde olmuştur. O döneme kadar yapılmamışı yapmışlardır. Kenti merkeze alan çalışmalarıyla ilki gerçekleştirmişlerdir. Etkilendikleri birçok isim (Simmel, Tonnies gibi) kenti sadece kır-kent farklılığı bağlamında ele almıştır. Chicago Okulu yazarları ise kentte değişen etnik, kültürel yapıları kenti de merkeze koyarak ele almışlarıdır. Ancak 1960 sonrası değişen toplumsal yapılar ve kentlerde gerçekleşen olayların sonucunda sosyal bilimcilerin kente bakışları ve kente sordukları sorularda değişmiştir. “Eleştirel kent teorisi, “anaakım” kent teorisi diyebileceğimiz şeyden, örneğin Chicago Okulu’nun kent sosyolojisinden miras kalmış yaklaşımlardan ya da politika bilimlerinin neoliberal veya teknokratik biçimlerinde kullanılan yaklaşımlardan farklıdır” (Brenner, 2014:29). Eleştirel kent teorisyenleri (Lefebvre, Castells, Harvey gibi) kentin sermaye sınıfı ve onların şehre olan müdahalelerini es geçmeden şehir teorilerini üretmişlerdir. Şehrin içerisindeki mekanların insan ilişkilerini iyileştirmek için değil sermayedarların çıkarlarını korumak için gerçekleştirildiğini söylemişlerdir. Her iki yaklaşımı da incelerken dönemin şartlarını, toplumsal yapılarını ve etkilendikleri gelenekleri göz önünde bulundurmak, yazarların asıl amaçlarını anlamamızda yardımcı olacaktır.

KAYNAKÇA

Althusser, L. (2014). İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları. (çev. Tümertekin, A.). İthaki, İstanbul.

Bıçkı, D. (2006). Harvey ve Castells’de kent sorunsalı: politik ekonomi vizyonu ve sınırlılıkları. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(11), 111-130.

Brenner, N., Marcuse, P., Mayer, M. (2014). Kar İçin Değil Halk İçin,  Sel Yayıncılık, İstanbul.

Castells, M. (1977). The Urban Question, Cambridge, MA: MIT Press.

Castells, M. (2020). Kent Sınıf İktidar. (çev. Türkün, A.) Phoenix, Ankara.

Çobangil, O. (2018). Pozitivizm, Chicago kent ekolojisi okulu ve kent güvenliği. Kent Akademisi, 11(4), 673-682.

Engels, F. (2013). İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu. (çev. Yurdakul, F.),  Sol Yayınları, Ankara, (Orijinal Basım Tarihi 1845).

Ghulyan, H. (2017). Lefebvre’nin Mekân Kuramının Yapısal ve Kavramsal Çerçevesine Dair Bir Okuma. Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 26(3), 1-29.

Gottdiener, M. (2001). Mekân Kuramı üzerine tartışma: Kentsel praksis‟e doğru, Planlama 89/1, (çev. Ç.Keskinok).

Gülhan, S. T. (2019). Toplumsal Mekân ve Düşünümsel bir Kent Sosyolojisinin İnşası: Bourdieucülüğün Mekâna Müdahalesini Sorunsallaştırmak. İDEALKENT, 10(26), 83-127.

Güllüpınar, F. (2012). Kent sosyolojisi kuramları üzerine bir literatür değerlendirmesi. Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 21(3), 1-29.

Harvey, D. (2002). Sınıfsal yapı ve mekânsal farklılaşma kuramı. 20. Yüzyıl Kenti, 147-172.

Harvey, D. (2016). Sosyal Adalet ve Şehir. Metis Yayınları, İstanbul

Kaya, T. (2011). Chicago Okulu: Chicago’ya Özgü Bir Perspektif. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, 3(22), 365-381.

Koyuncu, A. (2011). Sosyoloji Kuramlarında Kent. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (25), 31-56.

Lefebvre, H. (2018). Şehir Hakkı, (çev. I. Ergüden), Sel Yayıncılık, İstanbul.

Lefebvre, H. (2019). Kentsel Devrim, (çev. S. Sezer), Sel Yayıncılık, İstanbul.

Lefebvre, H. (2019). Mekânın Üretimi, (çev. I. Ergüden), Sel Yayıncılık, İstanbul.

Marx, K. (2010). Kapital 1. Cilt. (çev. Selik, M. Satlıgan, N.) Yordam Kitap. İstanbul (Orijinal Basım Tarihi 1867)

Merrifield, A. (2019). Metromarksizm: Şehrin Marksist Bir Hikayesi. (çev. Ersöz, B.), Phoenix, Ankara.

Özdemir, E. (2010). Kentin tanımlanmasında sosyolojik yaklaşımlar: Toplumsal süreç ve/veya mekânın çözümlenmesi. İdealkent, 1(1), 44-77.

Park, R. E., & Burgess, E. W. (2015). Şehir: Kent ortamındaki insan davranışlarının araştırılması üzerine öneriler. Heretik, Ankara.

Rıttersberger-Tılıç, H. (2013). Kavram Olarak Kent Sosyolojisi. İçinde (haz. Güneş, F). Kent Sosyolojisi, Anadolu Üniversitesi Yayın No: 2978. 3-25

Rıtzer, G. Stepnisky, J. (2014). Sosyoloji Kuramları, (çev. Hülür, H.) De Ki Yayınları. Ankara.

Serter, G. (2013). Şikago Okulu kent kuramı: Kentsel ekolojik kuram. Planlama, 23(2), 67-76

Turut, H. & Özgür, E.M. (2018). Klasik Kent Kuramlarından Eleştirel Kent Kuramlarına Geçmiş Bağlamında Kentleri Yeniden Okumak. Ege Coğrafya Dergisi, 27(1), 1-19.

Türk, S. M. (2015). 20. yüzyıl kent kuramları. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2(3), 41-59.

Urry,John (2000). Mekanları Tüketmek, (çev. Öğdül, R.G.), Ayrıntı, İstanbul

İNTERNET KAYNAKLARI

https://tr.wikipedia.org/wiki/Anasayfa (erişim tarihi 22.11.2020 13:40)

https://sozluk.gov.tr/ (erişim tarihi 22.11.2020 13:41)