Tanzimat ve Bulgar Meselesi, Halil İnalcık’ın doktora tezidir. Bu değerli çalışma, temel olarak Bulgar meselesinin birden ortaya çıkmadığını savunur ama yine de Bulgar meselesini Tanzimat sonrasında ve toprak meseleleriyle birlikte ele almaya başlar (İnalcık, 2021:20-21). Milliyetçilik çalışmalarında, toprak rejimi değişimi gibi keskin dönüşümlerle hareketlenmelerin açıklanma eğilimi olsa da bu köklü değişimlerden önce insanları böyle bir “millet” birliği fikrine itecek ya da onları bu tarz birlik fikrinde toplayacak toplumsal ilişkiler göz ardı edilir. Dolayısıyla temel analiz nesnesi olarak insanlar, çok keskin dönüşümlerden sonra görülen büyük yığınlar olarak kalır. Oysa Orta Avrupa milliyetçilikleri incelenirken üretim yapısı dönüşümüne gelmeden iktidara karşı güç birliği oluşturabilme ve geleneksel devlet gücüne alternatif güç oluşturma açısından yeni bir sınıf türü olarak “ulus” yaratma gayreti içine girildiği görülür. Bulgarların karşılaştığı bu tehlikelerden biri de apaçık bir Rumlaştırılmadır (İnalcık, 2021: 44). Kısaca bir ulusun bağımsızlık fikriyle ortaya çıkışı süreç içine yayılarak ele alınmalıdır. Bu çalışmada ve İnalcık’ın genel olarak tek iktidar biçimini “Osmanlı Devleti” olarak ele almasından dolayıdır ki toplum içindeki diğer iktidar ilişkileri üzerinden mesele ele alınmamıştır. Osmanlı tarihçiliğinde çokça karşılaşılan “devleti ezel ebed varlık olarak ele almak” maalesef ki dönüşümleri de onun üzerinden ele almamıza neden oluyor. Bu durum, belgeci tarihçilikte, belgelerin Saray’ın belgeleri olması sebebiyle olağan karşılanabilir bir durum olarak görülse de kolaycılığa kaçıldığını gösteren bir durumdur.
Hakkını vermemiz gerekir ki İnalcık, yine de Bulgar tarihini, Bulgar milliyetçiliğini daha erkenden başlatmamıza yarayacak bilgileri vermekte eksik kalmamıştır. Bunun en temel örneklerinden biri 1762 yılında Paisii adında bir papazın Bulgar halk tinine hitap ettiği eseridir (İnalcık, 2021: 46). Sonraları devamcıları olan papaz, tüccar, filolog gibi üst sınıf insanlar, -bu kişileri farklı iktidar biçimleri olarak okuyabiliriz- bu milli tini yaymaya devam etmiştir. Diğer yandan da Rumların Rumlaştırma politikalarına maruz kalan Bulgarlar ezilmişlik psikolojisiyle birlik oluşturma eğilimine girmişlerdir. Dolayısıyla Tanzimat’tan önce milliyetçi hareketlenme sürecini, devlet politikasıyla üretim ilişkilerindeki yaratılan dönüşümle değil de farklı iktidar mekanizmalarının varlığıyla başlatabiliriz. Büyük dönüşümler üzerinden hareketlenmeleri sonuçlaştırmak dünya tarihi anlatısında özellikle de Avrupa Tarihi anlatısı üzerinden çokça yapılır fakat Bulgar Meselesi de bize gösteriyor ki durumu kopuş ve sürekliliklerle birlikte diyalektik bir bağ içerisinde ele almak daha gerçekçi olacaktır.
Belgeci tarihçiliğin en önemli isimlerinden biri olan İnalcık, bu önemli çalışmasında da yine birincil kaynaklara başvurarak Osmanlı Devleti vesikalarından yararlanır. Ayrıca o dönemin Bulgar aydınlarının ve rahiplerin hatıralarına ve çıkan gazetelere bakarak çift taraflı bir kontrol sağlar (İanlcık, 2021: 21). Bu konuda aşağıdan ve yukarıdan tarih anlatısı çıkarımı yaptığı savunulabilir fakat Bulgar aydınını Saray’dan çok uzak bir kişilik olarak ele almak, bir Bulgar köylüsü ile aynı konuma koymak da hatalı olacağından Saray’dan farklı olarak bir özne okumasının yapıldığını söylemek daha doğru olacaktır.
İnalcık, Bulgarları “mesele” haline devlete karşı ayaklanmalarıyla getirmiştir. Niş ve Vidin isyanlarıyla “mesele” haline gelebilmişlerdir. İnalcık’ın burada da devlet merkezli bir okuma yaptığını görürüz. Mesele bir milletin oluşumu değil; bir milliyetçi dalganın devleti tehdididir ve bu yüzden bir “mesele”dir. Başlangıçta temel analiz nesnelerinden birisi Bulgar reayasının oluşumudur. “Mesele”ye gelen süreci önce reaya isyanlarının 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar görülmemesi ile açıklar. Daha sonra 1595 ve 1688 yıllarında Bulgarlar arasında çıkan iki ayaklanmayı da yabancı istilasıyla açıklar (İnalcık, 2021: 51). Yani Tanzimat’a kadar devlet eliyle bir dönüşüm olmadığı kabul edilerek ondan önceki isyanların etken maddesi devlet dışında aranır. Tanzimat’tan sonra ise oluşan vergi şikâyetleri (İnalcık, 2021: 32) üzerinden artık bir Bulgar reayasının oluştuğu kabul edilir. Tanzimat’ı bir garplılaşma hareketi olarak tanımlayan İnalcık, (2021: 27) yine devlet eliyle bir hareket beklediği için sadece devlet eliyle dönüştürülmüş olandan bir sorun oluşmasını bekler. Oysa devlet her ne kadar oryantalist yazımda Doğu’nun kutsalı ve olmazsa olmazı kabul edilse de tahakküm kuran tek etken değildir. Tahakküm uygulayan tarih boyunca el değiştirmiştir.
Marksist yöntemde milliyetçilik meseleleri bir yanlış bilinç üzerinden ideoloji olarak okunulabileceği için başlangıcı tamamıyla devlet kontrolündeki dönüşümlerle açıklanmaya çalışılmaz. Toplumdaki mevcut iktidar ilişkileri arasındaki tahakkümleri ele alarak böyle bir milliyetçi yönelim açıklanabilir. Sorun isyanlardan değil, gerçekliğe aykırı tahakküm ilişkilerini benimsemekten kaynaklanır. Dolayısıyla mesele Bulgar kimliğini oluşturan papazların, tacirlerin, filologların amaçlarından başlatılır. Sonra iktidardaki ideolojinin el değişimi takip edilir.
Osmanlı okumaları çoğunlukla İnalcık ekolü üzerinden yapıldığı için devlet harici tahakküm kuran ilişki biçimleri ihmal edilir. Bu durum aslında belgeci tarihçiliğin eseridir. Belgenin sahibi ve yazarı devlet olduğu için diğer öznelere pek yer kalmaz. Fakat ikili ilişkilerde bile bir tahakküm meselesi var iken bir milliyetçi ayaklanmayı tek bir tahakküm ilişkisi üzerinden ele almak ve incelemek yetersiz olabilir. Aynı şekilde bir papazın hareketiyle başlatıp bırakmak da eksik olur. İnalcık’ın Bulgar milliyetinin oluşumunun başlangıcında atıf verdiği insanların devlet gibi oluşumlardan bağları her dönem kopuk olmamıştır. Tarihteki bilginin seçilerek alındığı değil, sürecin de dâhil edildiği metot, belgeci tarihçilikte pek rastlanmaz. Dolayısıyla Türkiye’de tarih yazımı genel olarak oryantalist fikir akımların etkisinde kalmıştır ve “Batı”nın terimleri yine “Batı”nın ilişkiselliği içinde kullanılmaya çalışılmıştır.
KAYNAKÇA
İnalcık, Halil, Tanzimat ve Bulgar Meselesi, 7. Baskı,Kronik, İstanbul: 2021.