Gramsci’nin Aydın Dikatomisi Çerçevesinde Yön Dergisi Hareketi (1961- 1967) |Kaan Eroğuz

0
2953

Özet

Yirminci yüzyıl Batı Marksizminin önemli temsilcilerinden İtalyan siyaset bilimci ve teorisyen Antonio Gramscı’nin devlet ve siyaset kuramının içerisinde önemli bir yere sahip olan aydın ikililiği, aydınların toplumsal konumlarını ve tarihsel süreç içerisindeki toplumsal etkilerini açıklayabilmek açısından önemli bir kuramsal çerçeve sunmaktadır. Gramsci’nin yirminci yüzyılın başında 11 yıllık hapishane yaşamı içerisinde yazdıkları sonucu oluşan bu kuramsal çerçeve, dünyada ancak Ortodoks Marksizmin yüksek sesle sorgulanmaya başladığı 1970’lerden sonra dikkati çekmeye başlamıştır. Ülkemizde ise Gramsci’nin aydın dikatomisi çerçevesinde yapılan incelemeler oldukça yeni ve kısıtlıdır. Oysaki Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, Genç Osmanlılarla başlayıp Cumhuriyet dönemi aydın hareketlerine uzanan yaklaşık 150 yıllık aydın birikimimiz, Gramsci’nin kuramsal çerçevesi içerisinde daha derinlikli incelemelerin yapılmasını hak etmektedir. 150 yıllık aydın birikimimiz içerisinde Türk siyasal yaşamına etkisi bakımından ayrıcalıklı bir yere sahip olan Yön Dergisi Hareketi ise önemi itibariyle incelenmesi gereken aydın hareketlerimizin başında gelmektedir. 156 aydının imzasıyla yayın hayatına başlayan ve bu özelliği itibariyle 1960’lı yıllarda Türk entelijansiyasının merkezi konumunda bulunan Yön dergisi, kurucu kadrosunun aydın yapısı ve Türkiye’de ki geleneksel aydın tipolojisiyle ilişkisi bakımından çalışmamızın ana içeriğini oluşturmaktadır. Yön dergisinin yayın çizgisini belirleyen tarihsel sürece ve ideolojik ortama değinmekle birlikte derginin savunduğu ideolojik çerçeve bu çalışmada arka plana atılmıştır. 1961 yılında yayın hayatına başlayan ve 27 Mayıs İhtilali sonrası Türk siyasal yaşamının şekillenmesinde önemli bir rol oynayan Yön Dergisi Hareketi’nin, Türk aydın geleneği içerisindeki yeri Gramsci’nin organik aydın-geleneksel aydın dikatomisi çerçevesinde incelenmektedir. Yön Dergisi’nin yayın hayatıyla sınırlı olan bu çalışma, söz konusu tarih aralığında yaşanan siyasal gelişmeleri Gramsci’nin “tarihsel blok”, “hegemonya” ve “organik aydın-geleneksel aydın” kavramsallaştırmaları üzerinden açıklayarak alternatif bir siyasi tarih okuması sunmayı amaçlamakta ayrıca bu çerçeveden yapılan kimi bazı araştırmalara da eleştirel bir yorum getirmektedir.

Anahtar Kelimeler: Yön dergisi, Gramsci, Hegemonya, Tarihsel blok, Geleneksel aydın

Giriş

20.Yüzyıl Batı Marksizminin en önemli temsilcilerinden İtalyan siyaset bilimci ve teorisyen Antonio Gramsci’nin, İtalya’nın yüzyılın ilk çeyreğinde geçirdiği deneyimlerden yola çıkarak geliştirdiği devlet ve siyaset kuramı günümüzün siyasal analizlerinde tutarlı bir yol haritası sunmayı sürdürmektedir. Gramsci’nin siyaset kuramını oluştururken önemli bir toplumsal rol atfettiği aydınlar grubu ise o güne dek Marksizme ve diğer siyaset kuramlarına içkin olan aydın tanımına getirdiği farklı bakış açısıyla önemini korumaktadır. Marksist literatürde hakim olan işçilerle aydınlar arasındaki ilişkiyi yönetilenlerle liderler ilişkisi olarak görme eğiliminin aksine Gramsci, aydınlarla üretim dünyası arasında toplumsal takımlarda olduğu gibi doğrudan doğruya bir ilişki bulunmasa da bütün toplumsal yapıdan üstyapı karmaşığına kadar çeşitli basamaklarda “dolaylı” bir ilişki olduğunu vurgulamıştır.(1) Dahası Gramsci, aydınlara duyulan gereksinimin ekonomik yapı dahilindeki gelişmeler olduğunu da savunmuştur.(2) Böylelikle Gramsci, aydınların ayrı bir toplumsal sınıf oluşturduğu tezini bütünüyle reddetmiştir. Aydınların toplumsal üretim ilişkileri ile olan bağını açıklayan Gramsci’ye göre her yeni toplumsal sınıf kendi uzman kadrolarını yani aydınlarını da yaratmaktadır. Yeni sınıfların yarattığı bu yeni aydın tipi Gramsci’nın aydın dikatomisinde “organik aydın” olarak tanımlanmaktadır.

 “Denebilir ki, her yeni sınıfın kendisiyle birlikte yarattığı ve gelişimi boyunca yetiştirdiği ‘organik’ aydınlar, çoğu zaman birer ‘uzmanlaşmadır’; yeni sınıfın yarattığı toplumsal tiplerin ilk çabalarını bazı yönleriyle temsil eden birer ‘uzmanlaşma’.”(3)

Ortaya çıkan bu yeni sınıflar ile organik aydınlar arasında diyalektik bir ilişki mevcuttur. Organik aydınlar kendileriyle birlikte oluşan yeni sınıfla karşılıklı etkileşime geçerek söz konusu sınıfa bilinç ve türdeşlik kazandırmaya başlar. Bu bakımdan organik aydınlar, bağlı oldukları sınıfın gelişme dinamiklerine uygun koşulları oluşturmak amacıyla ortaya çıkan ve üretim sürecinin değişik alanlarından devlet aygıtına ya da kültürel-entelektüel alanlara kadar geniş bir toplumsal ağda etkinlik gösteren kategoriyi oluştururlar.(4) Aydınlar, egemen sınıfın toplumsal hegemonya ve siyasal hükümet alt işlevlerini yürüten vekilleri olarak bağımlı sınıfların “kendiliğinden rızasını” oluşturmak ve rıza göstermeyen bağımlı sınıflar üzerinde zora dayalı baskı oluşturmak üzere çift yönlü bir işleve sahiptir. Aydınlara biçilen bu çift yönlü işlev egemen sınıfların bağımlı sınıfları denetimleri altında tutabilmek için kullandığı hegemonya araçlarını da anlamamızı sağlamaktadır.

Gramsci’nin aydın dikatomisinin bir diğer ayağını oluşturan aydın tipi ise “geleneksel aydınlardır.” Geleneksel aydınlar iki tip içerisinde incelenmektedir; birinci tipi, eski tarihsel blok içerisinde egemen sınıfın organik aydını olan aydın tipidir. Bir diğer geleneksel aydın tipi ise kendilerini sınıfların üstünde tutan ya da başka bir ifadeyle kendilerini sınıfsal bakımdan bağımsız olarak sunan aydın tipidir.(5) Gramsci, geleneksel aydınların değişik ülkelerde farklı konum ve etkilerinin bulunduğunu da vurgulamaktadır. Türkiye’nin 60’lı yıllarına damga vuran Yön Dergisi çevresinde gelişen aydın hareketini inceleyeceğimiz bu çalışmamızda da geleneksel aydın tipolojisi tartışmamızın ana eksenini oluşturmaktadır. 1960’lar Türkiye’sinin geleneksel aydın tipolojisi çerçevesinde değerlendirilen ve söz konusu çalışmasını bu sav üzerinden inşa eden Gökhan Atılgan’ın çalışmasına(6) eleştirel bir yaklaşım getirmeden önce Yön Dergisi’nin aydın profilini yaratan tarihsel ve siyasal koşullar anlatılacak ardından Yön Dergisi’nin aydın profili, giriş bölümünde genel hatlarıyla anlatmaya çalıştığımız Gramsci’nin kuramsal çerçevesi içerisinde incelenmeye çalışılacaktır.

Yön Aydın Hareketinin Tarihsel Gelişimi

1923 Cumhuriyet Devrimi ile birlikte sosyal, siyasal, hukuksal ve ekonomik alanda çeşitli reform hareketleri gerçekleştiren kemalist kurucu kadroların “yeni bir toplumsal formasyon” yaratma hedeflerini yeni bir “tarihsel blok”un inşası olarak değerlendirebilmemiz mümkündür.(7) İmparatorluk döneminin toplumsal ve yönetsel yapısını tamamen ortadan kaldırmaya ve oluşan yeni tarihsel bloğun ideolojik tematiğini halka ulaştırmaya çalışan Kemalist kadrolar, amaçlarını gerçekleştirmek için yeni tarihsel bloka uyumlu bir aydın tipi de yaratmışlardır. 1932-1934 yılları arasında toplam 36 sayı çıkan Kadro dergisi ve bu dergi etrafında toplanan aydın kadrosu oluşan yeni tarihsel blokun bu uyumlu aydın tipinin ilk örneğini oluşturmaktadır. Bu bakımdan Kadro Dergisi yeni devletin inşa sürecindeki ilk organik aydın modelini simgelemektedir. Çalışmamızın kapsamı bakımından Kadro Dergisi’nin önemi, Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk organik aydın grubunu temsil etmesinin yanı sıra bu özelliği ile kendisinden yaklaşık 30 yıl sonra yayın hayatına başlayacak olan Yön dergisini de etkilemiş olmasıdır. Nitekim Şevket Süreyya Aydemir ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Kadro dergisinin kurucuları arasında bulunan yazarlar daha sonra Yön dergisinin de yazar kadrosunda bulunmuşlardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerini ve devrimlerini ideolojik bir çerçeveye oturtmak ve özellikle 1930’lardan sonra uygulanmaya başlayan devletçilik uygulamasının “sınıfsız imtiyazsız toplum” yaratma hedefiyle teorik anlamda içini doldurup kabul görmesini sağlayan Kadro dergisi, bu özelliklere benzer amaçlarla yayın hayatına başlayan Yön dergisini etkilemesinin yanı sıra kendisinin bir ardılı gibi görünmesine de neden olmuştur. Yön dergisinin kurucusu ve başyazarı olan Doğan Avcıoğlu’da Kadro dergisinin kendileri ve Türk aydın hareketi içerisindeki önemini yazılarında belirtmiştir.

“Devletçiliği bir ekonomik sistem değişikliği biçiminde anlayan ve savunanlar, o günlerde yalnız Kadrocular olmuştur. Kadroculara göre, devletçilik, milli kurtuluş savaşı veren ülkelere özgü, sınıf tezatlarını tasfiye edici fakat sosyalizm ve kapitalizmden ayrı bir üçüncü yoldur. Bu sistemde, geniş bir devlet sektörü bulunacak ve devlet, milli iktisadiyatın kumanda manivelalarını elinde tutacaktır. Özel sektör, ancak teknik ve sermaye yeterliliğine sahip olduğu takdirde ve plan disiplinine uymak şartıyla, bu sistemde yer alacaktır. Kalkınma bütün ekonomiyi kapsayan bir plan çerçevesinde yürütülecektir.”(8)

Ulusal kurtuluş devriminin yarım bırakıldığı ve 1960’lar dünyasının ithal ikameci ekonomik modeline de uygun bir şekilde -ancak devletçi- planlamacı bir ekonomik modelle Türkiye’nin kalkınabileceğini savunan Yön Dergisinin Kadro Dergisi ile arasındaki benzerliklere rağmen önemli farklılıkları da vardır. Yön Dergisi’nde çıkan “Kadro ve Yön” yazısı bu benzerlik ve farklılıklara işaret etmektedir:

“Kadro, siyasi bağımsızlığına kavuşmuş azgelişmiş memleketleri, otarşik bir düzen içinde iktisadi bağımsızlığa kavuşturma yollarını arıyordu. Kadro’nun bu gayretlerini takdirle hatırlıyoruz… Kadro o zamanın şartlarına göre mevcut iktidar için bir doktrin hazırlama gayretine girmişti… Yön ise her şeyden önce mevcut bir iktidarın fikriyatını yapmamaktadır. Geleceğin Türkiye’si ile ilgilidir.”(9)

Bu farklılıklar özellikle Kadro ve Yön’ün Kemalizmi açıklamaya çalışırken yararlandıkları Marksizmin kapsamı ve araçsallığı noktasında da kendini göstermektedir. Aziz Nesin bu ayrımı şu şekilde tanımlamaktadır:

“Kadrocular’la Yöncüler’in bizce en büyük ayrımı şudur: Kadrocular, Marksizmi yaratmak istedikleri Kemalist teoriye bir araç olarak kullanmak istemişlerdi. Oysa bugünkü Sol Kemalistler, Kemalizmi, Marksizme bir araç, hiç değilse sosyalizmin ilk aşaması için bir araç olarak kullanmak istiyorlar. Bu bakımdan, sol Kemalistlerin Marksist olmadıkları kanısına katılmıyorum.”(10)

1960’lar dünyasının yükselen sol ve anti-emperyalist konjonktürünün de etkisiyle Kadro Dergisine kıyasla daha sol bir aydın yapısına ve yayın çizgisine sahip olan Yön Dergisinin ne kadar Marksist olduğu ise tartışma konusudur.(11) Belirli dönemsel farklılıklara rağmen Kemalist kurucu paydaşlar, devletçi ekonomik model ve tam bağımsızlık gibi ideolojik temalarla Yön dergisini etkilemiş olan Kadrocular, sahip oldukları aydın yapısı itibariyle de çalışmamızın konusu kapsamında önemli bir yere sahiptir. Kadro ve Yön’ün aydın yapısı arasındaki incelemelere çalışmamızın 3. bölümde yer verilmiştir.

Kadro Dergisi ile birlikte Yön aydın hareketinin oluşumunda etkisi olan diğer öncül yayın hareketlerini Forum, Akis, Kim gibi dergiler oluşturmaktadır. Bu dergilerin ortak noktası, Demokrat Parti iktidarının en sert dönemlerinde yayın hayatlarına başlamaları ve DP karşıtı bir yayın çizgisi izlemeleridir. Yön Dergisinin kurucu kadrosunun da birbiriyle tanışmasını sağlayacak olan bu yayınların en önemlisini ise Forum Dergisi oluşturmaktadır. Forum Dergisi misyonunu, DP iktidarına karşı gelişen muhalif hareketlerin taleplerini formüle etmek ve açıklığa kavuşturmak şeklinde ortaya koymuştur.(12) Sosyalizme kapalı bir yayın çizgisine sahip olan Forum, Kim ve Akis gibi dergilerin yayın çizgisi bu dergilerin yazar kadrosu içerisinde bulunan ve kendilerini sola daha yakın hisseden Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal gibi aydınların yakınlaşmasını ve ileride kuracakları Yön dergisinin düşünsel temellerini olgunlaştırmalarını sağlamıştır. Böylelikle Yön dergisi, DP karşıtı oluşan muhalif ortamda tohumlarını atmış, İhtilal sonrası 27 Mayıs’ın getirdiği basın özgürlüğü ve anayasal güvenceler içerisindeki politik ortamda da filizlenerek 1961 yılının Aralık ayında yayın hayatına başlamıştır.

Yön Hareketinin Aydın Tipolojisine Bakış

156 aydının imzasıyla yayın hayatına başlayan Yön Dergisi, çevresinde topladığı aydın birikimiyle 27 Mayıs İhtilali sonrası Türk entelijansiyasının merkezi konumuna gelmiştir. 1961 Anayasasının sağladığı basın ve düşünce özgürlüğü kapsamında sol fikirlerin konuşulup tartışıldığı ve Kemalist ilkelerin Marksizmden yararlanılarak açıklanmaya çalışıldığı bir yayın çizgisini takip eden Yön Dergisi, bu özelliğiyle kendisinden önceki yayın hareketlerinden ayrışmış yeni ve özgün bir model ortaya koymuştur. Derginin aydın tipolojisini Gramsci’nin aydın ikililiği üzerinden incelemeye çalışacağımız bu bölümde, özellikle ismi, Yön hareketiyle bütünleşmiş ve çoğu zaman birbirlerinin yerine de kullanılagelmiş Yön Dergisi kurucusu ve başyazarı Doğan Avcıoğlu özelinde bir monografi ortaya konulmaya çalışılacaktır.

1926 yılında Bursa’da toprak ağası bir annenin ve bir öğretmen babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Doğan Avcıoğlu(13) görece burjuva bir aile yaşantısı içinde büyüdü. İlk ve orta öğrenimini Bursa’da tamamlayan Avcıoğlu ardından üniversite eğitimi almak üzere Fransa’ya Siyasal Bilimler Enstitüsü’ne kayıt yaptırdı ve burada iktisat ve siyaset bilimi eğitimi aldı. Demokrat Parti iktidarının son dönemlerine rastlayan bu tarihi aralıkta Akis, Kim gibi dergilerde yazılar yazdı, 27 Mayıs İhtilali sonrası hazırlanan 1961 Anayasası’nın hazırlık komitesinde yer aldı ve yine aynı yıllarda uzun süredir kafasında tasarladığı Yön dergisini yayınlamaya başladı. Batı da eğitim aldıktan sonra ülkeye dönüp memleket sorunlarına bulduğu çözümleri Yön dergisi etrafında duyurmaya çalışan Avcıoğlu’nun, Genç Osmanlılar’dan Jön Türkler’e ve Cumhuriyet dönemine uzanan aydın hareketleriyle geleneksel bir bağ taşıdığını söylemek mümkündür. Ancak Yön Dergisi hareketini bu özelliği itibariyle Gramsciyen anlamda bir geleneksel aydın imajı içine yerleştirmek ise pek doğru bir tanımlama olmayacaktır. Zira Avcıoğlu, hareketini sözünü ettiğimiz geleneksel aydın çizgisinden ayıran farklı bir kuramsal metot ve farklı bir politik amaçsallık söz konusudur.

Türk geleneksel aydın çizgisinde hakim olan Batının üstyapı kurumlarını devşirme, hukuki, yönetsel ve sosyal yapıyı bu formatta dizayn etme anlayışının aksine Avcıoğlu liderliğindeki Yön Dergisi Hareketi odak noktasını altyapı kurumları olarak belirlemiş, Türkiye’nin bir an önce çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması ve ekonomik kalkınmasını sağlayabilmesi için mevcut toplumsal düzenin değişmesi ve iktisadi atılımın gerçekleşmesi gerektiğini belirtmiştir. Metodolojik açıdan tarihsel materyalist yöntemle Türkiye’nin mevcut yapısını açıklamaya ve çözüm aramaya çalışan Yön hareketi, Kemalizmi de Marksist açıdan tamamlamaya çalışmış, Kemalizmi sosyalizme açık bir ideoloji olarak ele almıştır.(14) Tüm bu kuramsal ve yöntemsel farklılıklar Yön dergisi hareketini kendinden önceki geleneksel aydın hareketlerinden farklı kılan ve geleneksel aydın tipinden kopuşunu sağlayan ana temaları oluşturmaktadır.

Yön aydın hareketini oluşturan sınıfsal dinamiklere baktığımızda ise kısa bir tarihsel analiz yapmamız gerekmektedir. Büyük toprak sahipleri, asker-bürokratlar ve o dönemin cılız burjuvazisinin sınıfsal ittifakı sonucu ortaya çıkan Jön Türk aydın hareketi, oluşan yeni tarihsel bloğun organik aydın tipini oluşturmuştur.(15) Meşrutiyet hedeflerinin giderek cumhuriyete dönüşmesiyle Cumhuriyeti kuran Kemalist kadroları beslemiş, gerçekleşecek köklü toplumsal devrimlerin aydınlar yoluyla halka intikalini sağlamada Kadro Dergisi gibi oluşan yeni toplumsal formasyonun taşıyıcılığını üstlenen aydın hareketlerini öncelemiştir. Büyük toprak sahipleri –bürokratlar- tüccarlar ittifakına dayanan yeni tarihsel bloğun kurduğu hegemonyaya karşı devletçi ekonomik modelin benimsenmesiyle liberal iş çevreleri tarafından gelişen “karşı hegemonya”, cumhuriyeti kuran üçlü sınıfsal ittifakın -dolayısıyla tarihsel blokun- dağılmasına, bu tarihsel bloğun aydın tipini oluşturan Kadro Dergisinin ise kapanmasına sebep olmuştur.(16) Özellikle çok partili siyasal yaşama geçilmesiyle ticaret burjuvazisinin egemenliğini arttırması, bu durumdan rahatsızlık duyan bürokrat, asker ve sanayi burjuvazisi çevrelerinin 27 Mayıs İhtilalini olumlu karşılamalarını sağlamıştır.(17) 27 Mayıs rejimi, getirdiği planlamacı, ithal ikameci ekonomik modelle sanayi burjuvazisinin ülkede gelişip serpilmesini, sanayi burjuvazisi de kentlere göçü arttırarak modern Türk proletaryasının gelişmesini sağlamıştır. 27 Mayıs İhtilali sonrası Yön Dergisi, 27 Mayıs’ın oluşturduğu yeni toplumsal formasyon çerçevesinde ve bu sınıfsal dinamikler içerisinde yayın hayatına başlamıştır. Başta Doğan Avcıoğlu olmak üzere Yön dergisi kadrosunun, 27 Mayıs hareketine sahip çıkması, 27 Mayıs’ın getirdiği kurumsallaşmaları ve 1961 Anayasası’nı savunmaları Yön Dergisi ile 27 Mayıs hareketi arasındaki organik ilişkiyi de gözler önüne sermektedir.(18) Bir aydın hareketi olarak ortaya çıkmakla beraber dönemin öğrenci dernekleri, sendikaları ve ordu içerisindeki ihtilalci subayları ile de yakın temas halinde olan Yön dergisi, “zinde kuvvetler” olarak tanımladığı bu kuvvetlerle ülkede düzen değişikliğini sağlayacak ve Türkiye’yi sosyalizme götürecek bir programı savunmuştur. Bu program dönemin 3. Dünya ülkelerinde yaşanan milli-sosyalist karakterli askeri ihtilalleri göz önünde bulundurduğumuzda güncel ve işlevsel bir programdır. Türkiye gibi işçi sınıfının olgunlaşamadığı ve siyasal bilincini oluşturamadığı ülkelerde bu programa sahip politik hareketler başarı göstermiştir. Bu bakımdan mevcut toplumsal yapıya getirdiği eleştirilerle devrimci bir program ortaya koyan Yön aydın hareketi, Gramsci’nin mevcut toplumsal düzenin devam ettiricileri olarak gördüğü geleneksel aydın tipolojisinden farklılık göstermektedir.

Gerek kendisinden önceki geleneksel aydın hareketleriyle olan metodolojik ve ideolojik farklılığı gerekse ortaya çıktığı dönemin sınıfsal dinamikleri, Yön Dergisi hareketini tipik bir geleneksel aydın kategorisi içerisine sokmayı zorlaştırmaktadır. Yön Dergisini oluşturan aydın tipinin geleneksel aydın kategorisi içerisinde incelenmesini tartışmaya açtığımız bu çalışmayı Gökhan Atılgan’ın ortaya koyduğu çalışma kapsamında inceleyerek tamamlayacağız.

Yön-Devrim Hareketi Çalışmasına Eleştirel Yaklaşım

Türkiye’deki aydın hareketlerinin Gramsci’nin aydın dikatomisi çerçevesinde incelenilmesinin oldukça yeni ve kısıtlı olduğunu giriş bölümünde ifade etmiştik. Bu kuramsal çerçevede yapılan kısıtlı çalışmalardan en kapsamlısını ve en yenisini ise bizim de bu çalışmayı hazırlarken oldukça faydalandığımız Prof. Dr. Gökhan Atılgan’ın “Yön-Devrim Hareketi Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar” çalışması oluşturmaktadır. Doğan Avcıoğlu başta olmak üzere Mümtaz Soysal, İlhan Selçuk ve İlhami Soysal gibi Yön’ün kurucu kadrosunun Yön dergisinin yayın faaliyetini sonlandırdıktan sonra çıkarmaya başladıkları Devrim Dergisi de Gökhan Atılgan Hocanın çalışması kapsamında bulunmaktadır. Birbirleriyle süreklilik arz etmesi bakımından yerinde bir tercih olan bu yaklaşım, bizim çalışmamızı sınırlandırmamız gerektiğinden dolayı kapsam dışında tutulmuştur. Yön-Devrim dergilerinin ideolojik tutumları, iktidar stratejileri ve bu aydın hareketinin Türk siyasal yaşamına etkisi bakımından oldukça zengin anekdotlar sunan çalışma, Gramsci’nin kuramından yola çıkarak Yön Hareketinin aydın tipini tanımlarken oldukça kısa tutulmuş ve ana özellikleri vurgulanmakla yetinilip derinlikli bir analizden mahrum bırakılmıştır. Çalışmamızın bu bölümünde Gökhan Atılgan hocanın Yön Dergisi Hareketini Gramsci’nin matrisiyle nasıl açıkladığı anlatılacak ardından eleştirel bir katkı konulmaya çalışılacaktır.

Gökhan Atılgan söz konusu çalışmasında Yön Hareketini, Gramsci’nin aydın ikililiği üzerinden geleneksel aydın tipi olarak tanımlarken iki temel saptama üzerinden hareket eder:

“İlk olarak, Yöncüler, kendilerini temel toplumsal sınıfların dışında ve üstünde görmeleriyle geleneksel bir nitelik taşırlar. Yön Hareketi’nin çekirdek kadrosu, 1960’ların yükselen sınıfı olan burjuvazi tarafından soğurulamamış, buna meyil de etmemiştir. Dolayısıyla mevcut toplumsal yapının hakim sınıflarıyla organik bir ilişkileri yoktur. Ama beri yandan Yöncüler, işçi sınıfı ile de organik bir ilişki kurmayı reddetmişlerdir. Onların işçi sınıfıyla ilişkileri hiçbir zaman dönemin Türk-iş yöneticileriyle kurdukları ilişkilerin ötesine gitmemiştir. Bu bakımdan işçi sınıfının içinde örgütlenen ve düşünen aydınlar olmamak anlamında geleneksel bir karakter taşırlar.”(19)

Gökhan Atılgan, Yöncülerin kendilerini toplumsal sınıfların dışında ve üstünde görmelerini ve bundan dolayı geleneksel aydın olarak nitelendirilmeleri gerektiğini vurgulamakla beraber Yöncülerin, geleneksel aydın konumundan organik aydın konumuna atlama yapmak istedikleri ancak bu fırsatı hiçbir zaman bulamadıklarını belirtir.(20) Esasında Yöncülerin bu tutumunu bir istek-fırsat ilişkisinden ziyade reel politiğin imkanları ölçüsünde devrimci bir stratejinin veya -Avcıoğlu’nun deyimiyle- “teşhis ve tedavi”nin konulması olarak anlamak gerekmektedir. Nitekim Gökhan Atılgan’ın “Yöncüler işçi sınıfı ile organik ilişki kurmayı reddetmişlerdir.” iddiası konusunda Avcıoğlu’nun tutumu yine bir “tercihten” ziyade reel politiğe uygun bir stratejiyi izlemesinden kaynaklanmaktadır.

“Aydınlarımız, hayli geç de olsa proletaryayı keşfetmeleri, çok olumlu bir gelişme. Çağımızda siyasi bilinç kazanmış, örgütlü bir proletaryanın, köklü toplumsal dönüşümlerde temel güç olduğu açık. Aydınlarımızın, proletaryayı örgütlendirme ve bilinçlendirme yolundaki çabaları, övülecek çalışmalar. Fakat bu noktada da proletarya gerçeğinden koparak soyut bir proletarya edebiyatına saplanma tehlikesi ortaya çıkıyor.”(21)

Doğan Avcıoğlu’nun dikkati çekmek istediği “proletarya gerçeği”, Türkiye’deki işçi sınıfının gerçekleşecek toplumsal devrime ne kadar öncü olabileceği yönündeki reel politiğe uygun, bilimsel bakışını yansıtmaktadır. Avcıoğlu, proletaryanın siyasal bilinç kazanmasına engel olan bu bakımdan proletarya ve diğer bağımlı sınıflar üstünde hegemonya kuran hakim sınıfların ancak zinde kuvvetler öncülüğünde gerçekleşecek bir “milli demokratik devrimle” yıkılabileceğini ve ancak bu aşamadan sonra proletaryanın hızlı bir bilinçlenme aşamasına girerek ülkeyi sosyalizme taşıyabileceğine inanıyordu. Proletarya dışında toplumun diğer ilerici kanatlarını da içine alan aşamalı devrim modeliyle -milli demokratik devrim modeli-doğrudan proletarya öncülüğünde gerçekleşeceğine inanılan sosyalist devrim tartışmaları o günün aydınları arasındaki tartışmalarında ana eksenini oluşturuyordu.(22) Stratejik bir devrim tartışması olan bu konunun tarafları organik ve geleneksel aydın olarak tanımlamamıza neden olacak bir tarafı bulunmadığı kanaatindeyiz.

Gökhan Atılgan’ın Yön Hareketini geleneksel aydın tipolojisi içerisinde değerlendirmesindeki ikinci çıkış noktasını ise Yön Hareketinin tepeden inmeci bir modelle Genç Osmanlılardan, Jön Türklere, Kemalistlere ve Kadroculara uzanan geleneğin devamcıları olması görüşü oluşturmaktadır. Yön aydın hareketinin aydın tipolojisini incelediğimiz bölümde de vurguladığımız üzere, Yön Dergisi Hareketi, Osmanlıdan Cumhuriyet Türkiye’sine uzanan aydın hareketinin bir ardılı gibi görünse ve bu geleneği sahiplense de bu gelenekten kopuşun izlerini de taşımaktadır. Metodolojik ve ideolojik farklılıklardan kaynaklanan bu kopuş, Yön Hareketi’nin tarihsel bir mirasa sahip çıkmasından ötürü göz ardı edilemez.

Az gelişmiş ve tam bağımsızlığını sağlayamamış ülkelerdeki toplumsal devrimleri inceleyen ve kendi ülkelerinde gerçekleşecek devrimin cılız ve güçsüz bir halde bulunan proletarya aracılığıyla değil proletaryayı da içine alan geniş bir zinde kuvvetler ittifakıyla gerçekleşeceğine inanan Yön aydın hareketinin, bu çalışmada ortaya koymaya çalıştığımız veriler ışığında, Gramsciyen anlamda tipik bir geleneksel aydın hareketi olarak değerlendirilmesinin gerçeği yansıtmadığı kanısındayız.

Sonuç

İtalyan siyaset bilimci Antonio Gramsci’nin siyaset kuramında önemli bir yere sahip olan aydın ikililiği kavramı üzerinden incelemeye çalıştığımız Yön Dergisi Hareketi, Türk siyasal yaşamında yarattığı etkiyi halen devam ettirebilen nadir aydın hareketlerimiz içerisinde yer almaktadır. Derginin yayın hayatı boyunca sayfalarına taşıdığı tartışmalar günümüzün politik çıkmazlarına da ışık tutmaktadır. Çalışmamızda bu tartışmaların derinliğine girmeden aydın tipolojisini tartışmaya açtığımız Yön Dergisi Hareketi’nin, ortaya çıkmasında etkili olan tarihsel süreci ve ideolojik arka planı üzerinde durduk. Ardından, Giriş bölümünde sunduğumuz Gramsci’nin kuramsal çerçevesi içerisinde Yön dergisinin aydın profilini incelemeye çalıştık. Son bölümde ise bu çalışmayı hazırlarken oldukça faydalandığımız Prof. Dr. Gökhan Atılgan hocanın aynı konu kapsamındaki çalışmasına eleştirel bir yaklaşım getirmeye çalıştık. Yön aydın hareketinin, bu çalışmada ortaya koymaya çalıştığımız çeşitli özellikleri itibariyle Gramsciyen anlamda tipik bir geleneksel aydın kategorisine konulamayacağını, önüne koyduğu düzen değişikliği programının ve geleneksel aydın hareketlerinden metodolojik ve ideolojik anlamdaki farklılıklarının geleneksel aydın tipolojisi içerisinde incelenmesini zorlaştırdığını vurguladık.

Dipnotlar

1)Antonio Gramsci, Aydınlar ve Toplum, Örnek Yayınları, 1983, İstanbul, s.23.

2)Paul Ransome, Antoio Gramsc,: Yeni Bir Giriş, Dipnot Yayınları, 2010, Ankara, s.240.

3)Gramsci, a.g.e., s.16.

4)Mehmet Yetiş, Gramsci ve Aydınlar, Mülkiye Dergisi, 26(236), s.223.

5)Yetiş, a.g.m, s.227.

6)Gökhan Atılgan, Yön-Devrim Hareketi, Yordam Yayınları, 2018, İstanbul, s.17.

7)Melek Halifeoğlu ve Meral Kuzgun, “Kadro Hareketinin Organik Aydın Yaratma Ülküsü”, Amme İdaresi Dergisi, 49(4),  Aralık 2016, s.65-84.

8)Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni, Tekin Yayınevi, 1996, İstanbul, C.1, s.450.

9)Yön Dergisi, Kadro ve Yön, sayı:29, s.4.

10)Aziz Nesin, Kemalist Devrim İdeolojisi ve Bu Kuşağın Trajedisi, Ant Dergisi, sayı:171, s.10.

11)Atılgan, a.g.e. , s.56.

12)Atılgan, a.g.e, s.40.

13)Atılgan, a.g.e, s.36.

14)Doğan Avcıoğlu, Yayına hazırlayan: Doğan Yurdakul, Rejim ve Devrim, Tekin Yayınevi, 2017, İstanbul, s.144.

15)Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye(1945-1980), Hil Yayınları, 2015, İstanbul, s.24.

16)Halifeoğlu , Kuzgun, a.g.m., s.65-84.

17)Çağlar Keyder, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, İletişim Yayınları, 2017, İstanbul, s.176.

18)Avcıoğlu, a.g.e., s.284.

19)Atılgan, a.g.e, s.26.

20)Atılgan, a.g.e, s.27.

21)Doğan Avcıoğlu, “Soyut’tanSomut’a!”, Devrim Gazetesi, Sayı:66, 19 Ocak 1971. http://www.tustav.org/sureli-yayinlar-arsivi/yon-dergisi/

22)Doğan Avcıoğlu ve Behice Boran arasında geçen bu tartışmanın bir örneği için bknz: Doğan Avcıoğlu, Açık Seçik, Yön Dergisi, Sayı: 199, 20 Ocak 1967

KAYNAKÇA

Ahmad Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye(1945-1980), Hil Yayınları, 2015, İstanbul

Atılgan Gökhan, Yön-Devrim Hareketi, Yordam Yayınları, 2018, İstanbul

Avcıoğlu Doğan, Açık Seçik, Yön Dergisi, Sayı: 199, 20 Ocak 1967

Avcıoğlu Doğan, Soyut’tanSomut’a!,Devrim Gazetesi, Sayı:66, 19 Ocak 1971

Avcıoğlu Doğan, Türkiye’nin Düzeni, Tekin Yayınevi, 1996, İstanbul

Avcıoğlu Doğan, Yayına Hazırlayan: Doğan Yurdakul, Rejim ve Devrim, Tekin Yayınevi, 2017, İstanbul

Gramscı Antonıo, Aydınlar ve Toplum, Örnek Yayınları, 1983, İstanbul

Halifeoğlu Melek ve Meral Kuzgun, “Kadro Hareketinin Organik Aydın Yaratma Ülküsü”, Amme İdaresi Dergisi, 49(4),  Aralık 2016

Keyder Çağlar, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, İletişim Yayınları, 2017, İstanbul

Nesin Aziz, Kemalist Devrim İdeolojisi ve Bu Kuşağın Trajedisi, Ant Dergisi, 171:10-11

Ransome Paul, Antonio Gramsci: Yeni Bir Giriş, Dipnot Yayınları, 2010, Ankara

Yetiş Mehmet, Gramsci ve Aydınlar, Mülkiye Dergisi, 26(236)

Yön Dergisi, Kadro ve Yön, (29):4